Türkiye Etik Gazetecilik Koalisyonu İzmir’deki yerel medya temsilcileriyle bir araya gelerek gazetecilikte kaliteyi arttırmak için fikir alışverişinde bulundu.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti  ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesinin de destek verdiği 20 Nisan’daki buluşmada etik gazetecilik açısından İzmir’e özgü sorunlar tartışıldı. Yuvarlak masa toplantısındaki çözüm önerileri ve kurulan işbirlikleri umut verdi.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen toplantının başlangıcında İzmir’in kapalı bir kent olmadığını, dolayısıyla yaşanan sorunların ulusal medyanın sorunlarıyla benzerlik gösterdiğini söyledi. İzmir’de geleneksel okuyuculuğun hâlen güçlü olduğunu, okurun gazetecilik etiğinin dışına çıkan gazeteleri satın almayarak bizzat kendisinin cezalandırdığını söyleyen Dikmen, yerelde ilişkilerin daha yakın olmasının birlikte çözüm üretmeyi kolaylaştırdığını belirtti.

Gazeteci aileler fark yaratıyor

Sayıları azalsa da İzmir’de gazeteci aileler varlığını sürdürüyor. Ancak ilân gelirini ulusal gazetelerle paylaşmak yerel basının gücünü azaltmış. Hatta ulusal basın, ekleri aracılığıyla ilân fiyatlarını düşürerek yerel gazeteleri ekonomik olarak zor duruma sürüklemiş, devletin Basın İlân Kurumu ilânlarına mecbur bırakmış. Basın İlân Kurumu’ndan gelen gelirlerin dörtte bire indiğine dikkat çeken TGS İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner’e göre bu ilânlar yerelde ayakta kalabilmenin tek koşulu.

‘Google ve Facebook vergilendirilmeli’

Bununla birlikte gazete sahipleri Basın İlân Kurumu gelirlerinin dijitale kayan ilânlar nedeniyle de düştüğünü ve pastanın küçülmesine karşı stratejik bir çözüm önerilemediğini belirttiler. Dünyada da sıkça konuşulan ve küresel iletişim ve sosyal medya devlerinden (Google, Facebook vs.) alınabilecek vergilerin ulusal ve yerel basına ulaştırılabilmesinin önemine dikkat çekildi.

Basın İlân Kurumu’nun ilân verme kriterleri arasında yer alan 2400 net satış, yerel basını zorluyor, bu engel ‘abonelik’ yoluyla aşılmaya çalışılıyor. Yayın hayatına devam eden yedi gazetenin bayi satış ortalaması 300-400 civarında.

‘Yerel basın ajans gibi kullanılıyor’

İzmir yerel medyasında yaklaşık 170 muhabir var. Ekonomik krizle gelen maliyet baskısı nedeniyle ulusal medya yereldeki bürolarını kapatmış. Bu durum ‘kopyala/yapıştır’a dayanan içerik hırsızlığının artmasına yol açmış. Yerelde yapılan bir özel haber, kaynak göstermeden olduğu gibi alınıp ulusal medya tarafından kullanılabiliyor. Yerelde de kopyala/yapıştır alışkanlığının yaygın olduğu, hatta tashihlerin bile tüm gazetelerde aynı şekilde yer aldığı ifade edilse de ulusal medyanın tavrı daha çok göze batıyor. Bu tür etik sorunların bir yaptırımının olmaması şikâyet konusu.

Ulusal medyada olduğu gibi yerel medyada da “patronu rahatsız etmeyecek” haberler yapılması talebi gazetecilerin üzerinde baskı oluşturuyor. Belediye ve diğer kamu kuruluşları hakkındaki ‘olumsuz’ haberler ilân gelirinin kesilmesiyle sonuçlanıyor.

Yerel iktidarların da tıpkı merkezi hükümet gibi kendisine yakın bir medya ağı oluşturma gayretinde olduğu, İzmir’deki bürokrasi, yerel yönetim ve iş dünyasının yerel medyayı “küçümsediği”, sesini ulusal medyaya duyurma gayretinde olduğu; özel haber için gidilen randevuların “basın toplantısına” çevrildiği, muhalif bulunanlara görüş verilmediğinden yakınıldı.

‘Etik için ekonomi’

  • Gazeteciler yerel medyada para karşılığı haber yapmanın oldukça yaygın olduğunu ifade etti. Ayrıca maaşların düşüklüğü, iş bulma sorunu gazetecileri başka sektörlere de yönlendiriyormuş. Olumlu tarafından bakılırsa, gazetecilerin toplusözleşme ile korunduğu tek yerel gazete de İzmir’de. (9 Eylül)
  • Etik gazetecilik açısından dile getirilen bir diğer sorun ise genç gazetecilerin yeterince donanımlı olmaması ve usta-çırak eğitim sürecinin zedelenmesi. “İnternetten, ajanslardan akıp gelen ham haberlere arkaplan ekleyecek editörler kalmadı” şikâyeti dile getirildi. Deneyimli gazeteciler ve gazete sahipleri yeni neslin ‘alıngan’ olduğu inancında.
  • İzmir yerel basını etik gazetecilik için ekonomik sorunlarının çözümünü önceliyor çünkü bunun bağımsızlığı getireceğini savunuyorlar. Çözüm önerilerinin başında işbirliği içinde yeni iş modelleri geliştirmek var. Gazete sahipleri ve yöneticileri geçen yıl bir WhatsApp grubu kurmuş ve hem ekonomik sorunlarını hem de etik sorunları sürekli iletişim hâlinde çözmeye çalışıyorlar. Artan kâğıt maliyeti nedeniyle Pazar günleri gazete yayımlamama kararı bu grup içindeki istişâre sonucu alınmış. Herkes bu işbirliğinden memnun, muhabirlerin de benzer şekilde WhatsApp grupları var ve haber paylaşımı yapıyorlar.
  • Basılı ve dijital abonelik üzerinden gelir elde eden, başarılı örneklerden biri İzmir’deki Ticaret Gazetesi. Özel haberleri sayesinde ülke içinde ve dışında abonelere sahip olan Gazete, ekonomik açıdan sürdürülebilir durumda. Diğer gazeteler ise ilân tarifesinde taban fiyat belirlemenin faydalı olacağını düşünüyor.

Sonuç

Gazetecilere göre İzmir basını ulusal ve yerel arasında arafta kalmış bir hâlde. İzmir, ulusal medyaya çok sayıda gazeteci yetiştirdi, yetiştirmeye devam ediyor. Bununla birlikte yerel gazeteciler bir yandan eleştirirken diğer taraftan ulusal basına öykündüklerini de itiraf ediyor. Bu da genel olarak Türkiye’de yerel basının hiyerarşik olarak daha altta görülmesi geleneğinin bir sonucu. Diğer taraftan tüm yerel basının yaklaşık 80 bin kişiye ulaştığını ve bunun güçlü bir pozisyon olduğunun farkında olduklarını belirtiyorlar.

Gücünün ve eksiklerinin farkında olup birlikte çözüm üretmeye gayretli İzmir yerel medyasının ulusal medya için iyi bir örnek olma potansiyeli oldukça güçlü. Türkiye Etik Gazetecilik Koalisyonu (TEGK) da bu verimli toplantıdan çok şey öğrenerek umutla ayrıldı, yeni işbirlikleri için sözleşildi.


Mülteci haberciliği için işbirliği

İzmir hatırı sayılır bir mülteci nüfusuna sahip. Ege denizinden Avrupa’ya geçmek isteyenler için bir nevi son durak. Kentteki mülteci nüfusu ve yerleşik halkla zaman zaman yaşanan sorunlar ile mültecilerin yaşam koşulları yerel basının gündeminde. İzmirli gazeteciler; mültecilerle ilgili haberlerin nasıl olması gerektiği konusunda daha önce dört eğitim aldıklarını, mülteciler için “kaçak”, “yasadışı” gibi sıfatlar kullanmamaya özen gösterdiklerini ifade ediyor. Ancak her gazete ya da gazeteci aynı hassasiyeti göstermeyebiliyor. Dahası aynı zamanda bir kent sakini olan habercilerin devletin mülteci politikasına yönelik eleştirileri, zaman zaman mültecileri yeniden haberin öznesi konumuna yerleştirmelerine neden olabiliyor. Toplantıya katılan Halkların Köprüsü Derneği’nin önerileri yeni işbirliklerinin doğması konusunda umut verdi. Eleştirileri dinleyen gazete sahipleri ve yöneticileri özel haberler konusunda dernekten yardım istedi.

Bir cevap yazın